-
HEVES
Sevdiğim birine hediye etmek isteyeceğim kadar iyi bir kitap okumak,İçimde bir hissi her sefer öperek uyandıran bir şarkıyı tekrar tekrar dinlemek,Yeni bir şiir ezberlemek istiyorum.Ya da belki sadece bir kıtasını…Parmaklarımın arasında ince bir dal sigara tutup dumanını gündüzün ağdalı sıcağını hafifleten temmuz akşamı gibi serin bir nefesle dolunaya üflemek istiyorum.Oğlak dolunayı yorumları okumak,8-8 kapısına heveslenmek,Bir sabah seher vakti uyanıp gün katman katman açılına dek dua etmek istiyorum.Bir sabah seher vakti uyanıp elimdeki küreklerle, sakince uyuyan gümüş grisi denizi katman katman açmak istiyorum.“Gökyüzüne bakmak,Dostlara mektuplar yazmak,Çiçekleri sulamak,Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlamak” istiyorum.“Düşünmek yok etmektir” diyor Pessoa. Yok edene dek değil de var olana kadar düşünmek istiyorum.Kavuşmak gibi, tebessüm gibi, pürüzsüz bir suskunluk…
-
Bakıcaz
Üzerini örttüğünüz her şeyin altında kalırsınız’’ diyor Alice Miller. Bir süre önce kaygılarımın üzerini örttüğümü fark ettim. Aman aklımızdan kötü bir şey geçmesin, hafazanallah ağzımızdan tatsız bir şey çıkmasın, hep pozitif olalım, illa ki olumlayalım derken günlüğüme bile çekincesiz yazamaz olduğum bir dönem geçirmişim. Oysa ki ben kaygılarımı yazarak şifalandırıyormuşum, kağıda düşen her harf kalbimden bir parça ağırlık kaldırıyormuş. Bir de inanarak… Adamın biri bir ağaca tırmanırken o kadar yükseğe çıkmış ki tırmanmaya devam etse ince dallar kırıldığı için düşecek, inmeye çalışsa aşağı bakamayacak kadar yüksekte…Belki biri duyar diye ‘’Bir Allah dostu yok mu inmeme yardım edecek?’’ diye seslenmiş. Bu sesleniş Allah’ın çok hoşuna gitmiş, melekleri ile bir mesaj göndermiş,…
-
YIL SONU
“Bazı “çok”lar yük insana, Ben bu yılı azalarak bitiriyorum. Düşünmenin, zannetmenin, konuşmanın, paylaşmanın, çabanın ve insanların fazlasını terk ettim, yeni bir yıla azalarak yürüyorum. Yeni yılı “Bir şey yapmadan sessizce otur, bahar gelir, otlar kendiliğinden biter…” diyen bir Zen şiiri gibi sakin ve umutlu bekliyorum.” yazmıştım 2023 Aralık son günlerinde. Kendimde çoğalmak için azalmam gerekiyormuş meğer. İlerlemek için durmak, anlatmak için susmak, içini görmek için dışardan bakmak, kavuşmak için önce ayrılmak gerekiyormuş. Ayrılık ne biliyor musun?” diye sorup yine kendi cevap veriyor Şükrü Erbaş: “İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık.” İçimi dökmekten vazgeçtikçe içime döndüm, kendimi gördüm, tam 44 yılın sonunda ilk defa diğerinden önceye kendimi koydum. Doğru soruyu ilk defa…
-
Sinemaya geldim, bir Almodóvar filmini tek başıma izleyeceğim. Salona geçtim, E10’a oturdum. Cüzdanımı koymak için çantamı açtım, Gaip’le karşılaştım, bir Mahir Ünsal Eriş kitabı. Yanında Ocak’tan bu yana bana eşlik eden ve handiyse sayfalarının sonuna gelinmiş günlüğüm var. Ve kalem kutum. İçinde 0.7 2B kalem uçları, kurşun kalemler, yarım bir silgi. Çantanın en dibinde beni kürekte eşyalarımızı koyduğumuz dolap için aldığımız küçük asma kilit selamladı. Bence dünyanın en güzel caddesini mutlulukla yürüyerek geldim buraya, aynı yolu izlediğim filmin etkisinde başka duygularla ama yine mutlulukla yürüyerek evime döneceğim.Bundan bir zaman önce, o zaman hayatımın en kıymetlilerinden biri ile hayat ve seçimler üzerine konuşurken bana “Balkona çık ve sokakta yürüyen bir Ezgi…
-
LİZBON
Merdivenlerini,dar sokaklarını,sokaklarının güzel adlarını,renklerini,güneş ışıklarının sokaklarla ve renklerle oynadığı oyunları,duvarları süsleyen seramikleri,rengarenk kapıları,damağımdaki tatları,Sangrianın beyaz olanını,Fado’nun içime düşürdüğü hüznü,sokak şarkıcılarını; özellikle Io’yu,hiç plan yapmadan saatlerce yürümeyi,yolun bizi yürüdükçe daha güzel bir yere ulaştıracağına inanmayı,her yeri görme telaşına kapılmak yerine yine geleceğiz umuduna tutunmayı,evrenin Nepalli bir kadın aracılığıyla bizimle hem de ana dilimizde konuşmasınıçok sevdim. Not: Bu coğrafyada, (çok mütevazı olamayacağım) iletişim yeteneği yüksek bir avuç insan olarak neden zorlandığımızın sebeplerini de anlayıp tecrübelerimi alıp cebime koyarak döndüm. Kısa – uzun, amatör – profesyonel, her iletişim ve ilişkide muhatabın insan olduğunu, bunun bir paylaşım olduğunu, paylaşımların, sağlıklı ve özenli iletişimin insana iyi geldiğini bilenlerin burada da çoğalması dileğiyle…
-
BAYRAM
Rabelais bir romanında ”Herkes kendi yükseğinden itilince incinir.” diyor. Yükseklik eşiğimizi, direnme gücümüzü sınamayanlarla, her irtifada sırtımızı rahatça dönebildiklerimizle birlikte geçen her gün, ‘dayanabilen’ değil, ‘kıyılamayan’ olduğumuz her yakınlık bayram… Umuda yas tutturanlardan sıyrılıp umut verenlerle kurulan her yeni bağ bayram… “Kendine fazla hakim olmak övülmesin” diyor Nihan Kaya. İçimizden geldiği gibi olabilmek uğrunda feda ettiklerimizden sonra yanımızda kalan, anlama çabası içinde olan kalpler, sırtımızı sıvazlayan eller bayram… Yaseminin kokusuna, lale bahçelerine, mor salkımların kucağına uyandığımız, adım adım yaza yürüdüğümüz bu mevsimin her günü bayram… Nicelerine sağlıkla 🌸
-
METRUK
Sen yoktun, ben İkimizden metruk bir şehir kurdum Bir kış boyu her gece Farklı sokağında uyudum Uyandım, kayboldum Uyandım, kayboldum Not: Edebi Dergi Nisan sayısında yayınlanmıştır. Photo by Jay Vulture.
-
Bana doğru…
Her gün şeyhine giden bir derviş varmış. Bir gün: "Efendim, kırk yıldır her gün size geliyorum." demiş. Şeyhi de demiş ki: "Ah evlat! Keşke kırk yıldır her gün bana geleceğine, bir gün de kendine gideydin." Uzunca zaman "kendine gidemeyenlerle" meşgul olmuşum. Biri yolu kendi bulur umuduyla sabırla beklemişim, bir diğerinin uzattığını zannettiğim elinden tutup yolculuğuna eşlik etmek istemişim, birine hiç dinlemediğini ya da anlamadığını çok geç fark ettiğim ipuçları fısıldamışım. Aynı yerde duralım, aynı manzaraya bakalım diye yola niyet etmemişleri çekiştirip yorduğum da olmuş, acemisi olduğum sokaklarda kendi yükümden fazlasını taşıyıp yorulduğum da... Ben kendime yaklaşmak için yorulmalıymışım zira. Heveslerimin ve haddinden fazla iyi niyetlerimin sivri köşelerini törpülemeli, aklıma düşen…
-
KUYU
Kuyuya düşmüş birini kuyunun başından “yukarı çık, çık yukarı” diye seslenerek kurtaramazsınız. Kuyunun başında durup “Ben sana buralarda dolaşma, buralar tekinsiz demiştim” ya da “Ama sen de hiç önüne bakmıyorsun canım , böyle olacağı belliydi” diyerek yardımcı olamazsınız. Eleştirmeye, tavsiye vermeye ve hatta birine yardıma niyetleniyorsanız evvela sırtınızdaki üstenci hırkayı çıkarıp yavaşça yere bırakacaksınız. Sonra elinize kalınca bir ip alıp kuyuya sarkıtacak hatta daha iyisi belinize bağlayıp kuyuya, düşenin yanına ineceksiniz. Kucaklayıp çıkabiliyorsanız ne alâ… Eleştiri ve tavsiye bilgelik gerektirir. Neyi, hangi tonda ve ne zaman söyleyeceğini bilmek gerektirir. Talep edilmiyorsa, şartlar mecbur bırakmıyorsa veya yeterli içsel derinliğe ulaşılamıyorsa lütfen yeltenmeyiniz. Kuyunun dibinde sessizce oturup beklemek kuru gürültüye maruz kalmaktan…
-
Çok, Az
Bazı "çok"lar yük insana, Ben bu yılı azalarak bitiriyorum. Düşünmenin, Zannetmenin, Konuşmanın, Paylaşmanın, Çabanın Ve insanların fazlasını terk ettim, yeni bir yıla azalarak yürüyorum. Yeni yılı "Bir şey yapmadan sessizce otur, Bahar gelir, otlar kendiliğinden biter..." diyen bir Zen şiiri gibi sakin ve umutlu bekliyorum. Bir şey yapmadan sessizce otur, Bahar gelir, otlar kendiliğinden biter...






















