-
HEVES
Sevdiğim birine hediye etmek isteyeceğim kadar iyi bir kitap okumak,İçimde bir hissi her sefer öperek uyandıran bir şarkıyı tekrar tekrar dinlemek,Yeni bir şiir ezberlemek istiyorum.Ya da belki sadece bir kıtasını…Parmaklarımın arasında ince bir dal sigara tutup dumanını gündüzün ağdalı sıcağını hafifleten temmuz akşamı gibi serin bir nefesle dolunaya üflemek istiyorum.Oğlak dolunayı yorumları okumak,8-8 kapısına heveslenmek,Bir sabah seher vakti uyanıp gün katman katman açılına dek dua etmek istiyorum.Bir sabah seher vakti uyanıp elimdeki küreklerle, sakince uyuyan gümüş grisi denizi katman katman açmak istiyorum.“Gökyüzüne bakmak,Dostlara mektuplar yazmak,Çiçekleri sulamak,Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlamak” istiyorum.“Düşünmek yok etmektir” diyor Pessoa. Yok edene dek değil de var olana kadar düşünmek istiyorum.Kavuşmak gibi, tebessüm gibi, pürüzsüz bir suskunluk…
-
Aşk Bitti
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Uzun bir hastalık gibi Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi Bitti. Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim Belki bir yağmur yağar akşama doğru Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım Aşk da bitti diyordu ya bir şair Aşk bitti işte tam da öyle AHMET TELLİ
-
Bakıcaz
Üzerini örttüğünüz her şeyin altında kalırsınız’’ diyor Alice Miller. Bir süre önce kaygılarımın üzerini örttüğümü fark ettim. Aman aklımızdan kötü bir şey geçmesin, hafazanallah ağzımızdan tatsız bir şey çıkmasın, hep pozitif olalım, illa ki olumlayalım derken günlüğüme bile çekincesiz yazamaz olduğum bir dönem geçirmişim. Oysa ki ben kaygılarımı yazarak şifalandırıyormuşum, kağıda düşen her harf kalbimden bir parça ağırlık kaldırıyormuş. Bir de inanarak… Adamın biri bir ağaca tırmanırken o kadar yükseğe çıkmış ki tırmanmaya devam etse ince dallar kırıldığı için düşecek, inmeye çalışsa aşağı bakamayacak kadar yüksekte…Belki biri duyar diye ‘’Bir Allah dostu yok mu inmeme yardım edecek?’’ diye seslenmiş. Bu sesleniş Allah’ın çok hoşuna gitmiş, melekleri ile bir mesaj göndermiş,…
-
Tek Hece
Boğazımda takılı Tek heceli bir hayal kırıklığı Kuru bir öksürük Kuru, kahırlı
-
YARGI
Yargılıyoruz.Yapabiliriz, bunda bir beis yok.Sadece “mış gibi” yapılan her şey gerçekten tüylerimi diken diken ettiği için yazıyorum. Yargılayın, yeter ki yargılamıyormuş gibi yapmayın.Sessizce dinleyip susuyor olmak yargılamadığınızı göstermez. Anlatılanları alıp vakti gelince kullanmak üzere cebinize koyuyorsanız, duyduklarınız evvelce bildiklerinizin üzerine gölge düşürüyorsa, gölgelerden yersiz kaygılar devşiriyorsanız, yeri sağlam etiketlerin üzerindeki sıfatları kolaylıkla başkalarıyla değiştiriyorsanız yargılıyorsunuz. Hele bir de bunları karşı tarafın iyiliğini düşünüyor gibi yapmacık bir dostluk kisvesi altında pazarlıyorsanız, eyvah…Güvenle ilgili çok sevdiğim bir söz var: “Birine güvenmek o bunu yapmaz demek değildir, bunu yaptıysa bir sebebi vardır diyebilmektir.” diyor.Bir sebebi vardır diyebilmek,bir dönemdir, geçecektir diyebilmek,bende kredisi var, bu sefer oradan kullandık diyebilmektir.Güvendiğimiz insanlar da bize ters gelen işler…
-
YIL SONU
“Bazı “çok”lar yük insana, Ben bu yılı azalarak bitiriyorum. Düşünmenin, zannetmenin, konuşmanın, paylaşmanın, çabanın ve insanların fazlasını terk ettim, yeni bir yıla azalarak yürüyorum. Yeni yılı “Bir şey yapmadan sessizce otur, bahar gelir, otlar kendiliğinden biter…” diyen bir Zen şiiri gibi sakin ve umutlu bekliyorum.” yazmıştım 2023 Aralık son günlerinde. Kendimde çoğalmak için azalmam gerekiyormuş meğer. İlerlemek için durmak, anlatmak için susmak, içini görmek için dışardan bakmak, kavuşmak için önce ayrılmak gerekiyormuş. Ayrılık ne biliyor musun?” diye sorup yine kendi cevap veriyor Şükrü Erbaş: “İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık.” İçimi dökmekten vazgeçtikçe içime döndüm, kendimi gördüm, tam 44 yılın sonunda ilk defa diğerinden önceye kendimi koydum. Doğru soruyu ilk defa…
-
Sinemaya geldim, bir Almodóvar filmini tek başıma izleyeceğim. Salona geçtim, E10’a oturdum. Cüzdanımı koymak için çantamı açtım, Gaip’le karşılaştım, bir Mahir Ünsal Eriş kitabı. Yanında Ocak’tan bu yana bana eşlik eden ve handiyse sayfalarının sonuna gelinmiş günlüğüm var. Ve kalem kutum. İçinde 0.7 2B kalem uçları, kurşun kalemler, yarım bir silgi. Çantanın en dibinde beni kürekte eşyalarımızı koyduğumuz dolap için aldığımız küçük asma kilit selamladı. Bence dünyanın en güzel caddesini mutlulukla yürüyerek geldim buraya, aynı yolu izlediğim filmin etkisinde başka duygularla ama yine mutlulukla yürüyerek evime döneceğim.Bundan bir zaman önce, o zaman hayatımın en kıymetlilerinden biri ile hayat ve seçimler üzerine konuşurken bana “Balkona çık ve sokakta yürüyen bir Ezgi…
-
KUM GÜZELİ
En elde edilmemiş şiirdin sen. Kuşluk vakti yazılanlardan… Bıkkın bir rahibin, bir sabah, yorgun bir vezirin akşamın alacakaranlığında muhtemelen yazacağı… Masadan doymadan kalkmış gibi okunmalı… güzelsin… Uzaktan zor seçilebilir bir harf… Hayır hayır! Şimdi anlıyorum… Gizli bir rakam, Kabala’dan… kumun üzerine çizilen… Çöldeyiz ve başka bir yerde değiliz… ama güzelsin… Dansederken göğüsleri sallanan kadınlardan, karadelikleri saatlerce uçuşup duranlardan, sessiz sitemleri kargaşada bile belli olanlardan tırsma öyle kolay kolay… Öyleyse bu bir nasihat… çünkü güzelsin… Onlar bitecekler: Çizgi roman gibi kolayca, tatile çıkarken boşanan yağmur gibi apansız, menemen pişirmek gibi aceleyle… hâlâ güzelsin… İskemle hasır ve ayaklarında yatay, ayaklarını dizlerini böğrüne çekmeye razı olarak basabileceğin yatay tahta çubuklar… Rahatına düşkün keyiften…
-
Kızıma…
Erken 30’larımda, çok bilinçli olduğumdan değil, koşullar çıkar yol bırakmadığından, terapi sürecim başladı. Terapist-danışan ilişkisini anahtar-kilit ilişkisine çok benzetiyorum ve doğru eşleşmede terapinin bir mucize yarattığını düşünüyorum. Cesaret edebilirsem bir gün o süreci de hakkınca yazmayı çok isterim ama bugün meselem o değil. Terapi benim çocuk kalbimin kırıklarını ve yaralarını uzun ve sabırlı bir süreçte tedavi ederken bir gün annem içimde onu adres eden bütün yaraları saran, bütün küskünlükleri telafi eden bir şey söyledi; “ben anne olarak neyi ne kadar eksik yaptığımı seni Naz’a annelik ederken izlediğimde fark ettim.” dedi. Annem tek bir cümleyle içimdeki bütün yarımları bütünledi, soru işaretlerini noktaya çevirdi. Soru soruyordum, anlam arıyordum, onun sevgisinde, farkındalığında ve…
-
DİRENİŞ
2019 yılında instagram profilime Emerson’dan bir alıntı yazmıştım; “Seni sürekli başka biri yapmaya çalışan dünyada en büyük başarı kendin olabilmektir.” Bu cümleye yüklediğim manâ 5 yılın sonunda hem farklılaştı hem de katmanlandı. O dönem bizi değiştirip otantik benliğimizden uzaklaştırmaya çalışanın çevremizdeki insanların beklentileri, yaşam boyu edindiğimiz etiketler ve bize tanımlanan sıfatların ağırlığı olduğunu düşünüyordum. Kış Uykusu filminde Melisa Sözen’in canlandırdığı Nihal, Aydın’a “Seninle cebelleşeceğim diye bütün güzel huylarım değişti” der. Bugün “dünya” ile cebelleşirken güzel huylarımın değişmemesi için inatçı bir direniş sürdürüyorum. Bugün kendin olarak kalabilmenin zorluğunun nirengi noktanı sürekli sınayan, sana doğru olmadığını bildiğin kuralları dayatan, senin kurallarını makbul bulmayan, doğru olmasa da oyunu bizim kurallarımızla oynamazsan ya incinirsin…
















