DENEME

Yazı beklerken…

2. cemre düştü bugün.

Olacakları bilsem de içim kıpır kıpır yine.

Birbirimize mart bileklikleri hediye edeceğiz önce. Dileklerle, dualarla takılan ince, kırmızı beyaz ipler kollarımızı süsleyecek. Gözümüz yükseklerde olacak bir süre. Hayatlarını baharın peşinde, göç yollarında geçiren ince, beyaz kuşları kendi gökyüzümüzde süzülürken görünce bileklerden çözülen marteniçkalar çiçekli bir ağacın dalına bağlanırken gözler kapanacak, dilekler ve dualar tekrarlanacak. Bu sene önce ve en çok barış ve sağlık dilenecek.

Sonra o “büyülü bahçe” uyanacak. Geçen yıl çok beklediğim, çok sevdiğim bir bebeğin ilklerini kaçıracakmış gibi bir hüzünle vedalaştığım, yarım kalanı tamamlamak için gün saydığım lale bahçesine kavuşacağım.

Bu sırada evin önündeki çınar ağacının kuru dalları yeşermeye başlayacak. Camın önüne bırakılan ekmek kırıntılarının kendisi için olduğunu bilen ve martılara kafa tutan karganın kış boyu sabırlı bekleyişi son bulacak, yuvası yeşil dalların arasında görünmez olacak. Sonraki her gün yuvada bir yavru var mı merakı ile karşılanacak.

Havayı saran nazlı yasemin kokusu içimize bir bulup bir kaybettiğimiz efsunlu bir aşk üfleyecek.

Mor salkımlı sokaklardan geçerken şehrin adı değişecek.

Ege, kavuşma anı yaklaştıkça, umudun coşkusuyla daha fazla özlenecek.

Bugün bir kez daha anlıyorum ki yaz bir mevsim değil benim için, yaz benim evim ve ben sıla hasreti çektiğim son günlerdeyim.

Özlemle…