DENEME

14 MART

Bazen dünya şirazesinden çıkar. Kötülük ete kemiğe bürünür, pervasız, fütursuz, hadsiz olur. Kötülük canilerin ayağında bir tekme olur, 19 yaşında bir çocuğun canını alır, maden faciası sonrası bir maden işçisinin daha ne kadar yanabileceğini bilmediğimiz canını yakar, küçücük savunmasız bir cana 6 dakika boyunca vahşice işkence eder. Kötülük güzel ülkemde nedense cezasız kalır!

Dünya kötülüğün kucağında savrulurken iyi insanlar da dengesini korumakta zorlanır bazen. Özünden, değerlerinden uzaklaşır. Böyle zamanlarda hekimlik bizim kerteriz noktamızdır. Hava sislendiğinde, deniz dalgalandığında bize nerede olmamız gerektiğini gösteren deniz feneridir. Denizdeki tek gemi, gemideki tek kaptan olmaktan korkmamanın, kimseye muhtaç olmamanın güvencesidir. Kim olduğumuz kadar yola çıkarken kim olmayı hedeflediğimizi, kim olmak istediğimizi hatırlatan aynadır.

Hekimlik istediğin zaman soyunabileceğin bir giysi değil, hayatının her alanında özenli olmanı mecbur kılan, özel hayatında bile yaptığın hatalarda kendinden çok hekimliğe yakıştıramadığından utanıp üzülmene neden olan ağır bir sorumluluktur.

Ben Türkiye’de tıp eğitiminin son parlak dönemlerini yaşadım. Sonra her şeydeki yozlaşma, sığlaşma ve basitleşme maalesef tıp eğitimine ve hekimliğe de sirayet etti. Her 14 Mart’ta olduğu gibi bu yıl da hocalarımın, bence halâ ve her şeye rağmen dünyaya örnek teşkil edecek nitelikte hekimlik icra eden meslektaşlarımın, yolun henüz başındaki gencecik tıp öğrencilerinin Tıp bayramını kutlarken tıp eğitiminin eski ciddiyeti ve bilimselliğine tekrar kavuşmasını, deontolojinin önemini bilen genç hekimler yetişmesini, mesleğimizin itibarına dört bir yandan saldırılırken en azından meslektaşlarımız tarafından buna çanak tutacak akla ziyan tavırlar sergilenmemesini diliyorum.

Nice Tıp bayramlarına…