Bir gece önce geç bir saatte tatilden dönmüş, ertesi gün çalışmıştım, yorgundum.
Didem'i çok özlemiştim fakat o gece aramızda olamayacaktı.
Hava gereğinden fazla sıcak, sokaklar gereğinden fazla kalabalık, saçlarımın rengi gereğinden fazla açıktı.
Vapur beklenenden erken kalktı, adaya varmamız beklenenden uzun sürdü, yol boyu rüzgar beklendiği kadar esmedi. Güneş yüzümde beklediğimden çok iz bırakmıştı, sıcaktan ve nemden akan fondöten lekeleri beklendiği kadar kapatamıyordu. Didem'in yokluğu beklenenden erken ve yoğun hissediliyordu.
Ve fakat üzerinden handiyse 2 gün geçmiş olmasına rağmen bu sabah hala ''Bu seferlik böyle olsun'' diyerek başladığımız geceki mutluluğumuzu konuşuyoruz.
Bazen hiçbir şey gerektiği kadar ya da beklendiği gibi olmaz. Olduğu kadar olur ve en güzeli odur.
Olacağına varmasına fırsat vermek, ön görmeyi ve kontrol etmeye çalışmayı bırakmak ve beklentisiz yaşayabilmek gerektiğine giderek daha çok inanıyorum.
Kendi zihnimin kumpaslarından kurtulmaya, belirsizlikle barışmaya inanıyorum.
''Senin beklemen: bir boşunalık duygusudur yalnızca...'' demesine rağmen kendini ''Ne kadar oldu olmayalı?'' diye sormaktan alıkoyamayan Aruoba'nın düştüğü ikileme düşmenin kaçınılmaz olduğunu bilerek,
''Ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de o bayram gelmezse...'' diyen Bilge Karasu'nun endişesini paylaşarak,
Vasata tamah etmeyi, azla yetinmeyi, idare etmeyi reddederek,
''Olacak olan olur''a inanmayı seçiyorum.
Olacak olan olur. Dileğim odur ki sağlıkla, kolaylıkla, sevgiyle ve zarafetle olsun.